Ekonomik-Toplumsal-Siyasi Terörizm

Genel seçimler sonrası Türkiye’de bir anda Araplara yönelik şiddet olayları arttı. İlk başta münferit olarak görülen olayların her geçen gün artmasıyla anlaşıldı ki düzenli bir şekilde birileri Türk toplumunun kodları ile oynuyor. Son bir kaç ayda birçok kişi ya öldürüldü ya da yaralandı. Başakşehir’de babası İsrail zindanlarında olan Filistinli bir genç öldürüldü, Taksim’de kızı Türkiye’de üniversite okuyan Faslı bir baba bir taksici tarafından öldürüldü. Her geçen gün artan bu olaylar en sonunda Türkiye’nin birçok iline yayıldı. Trabzon’un şehir meydanında Kuveytli bir turist eşinin ve kız çocuklarının gözü önünde dövüldü. Baba şimdi hastanede tedavi görüyor.

Bir toplumda şiddet olayları kademeli bir şekilde artıyorsa bunun arkasında bir operasyonun olduğunu çok bariz bir şekilde görebiliriz. 15 Temmuz’da ve daha önceki hükümete yönelik terör operasyonlarından bu süreçleri çok açık bir şekilde müşahede etmiş bir ülkeyiz. Onun için son aylarda Araplara yönelik artan bu şiddet olaylarının Türkiye’ye yapılmış bir operasyon olduğunu artık görmemiz gerekiyor. Bunun en bariz örneği Arap dünyasında sosyal medya üzerinden Türkiye’ye saldıran hesaplar ile Türkiye’de Araplara hakaret eden hesapların hem içeriden hem de dışarıdan aynı hesaplar tarafından yönlendirildiğinin görülmesidir. Arap dünyasında fake bir hesap üzerinden Türkiye’ye hakaret ediliyor, bir bakıyorsunuz Arap dünyasında daha sosyal medyada bu haber yayılmamış iken bunun Türkçe’ye tercüme edilip ülkemizde yayıldığını ve yine Türkiye’de Araplara hakaret eden bir fake hesabın açıklamasının da daha Türkiye’de kimsenin gündeminde değilken Türkiye’ye hakaret edilen Arap fake hesaplar tarafından Arap dünyasında yayılmasıdır. Bu bile, bu olayların Türkiye’ye ve dolayısıyla Arap ülkelerine yönelik bir operasyon olduğunu çok açık bir şekilde gösteriyor.

Bunların bir operasyon, organize bir faaliyet olduğunu gösteren başka bir olayı ise bizzat kendim yaşadım. Birkaç ay önce taksi ile Fatih’e giderken yolda şoförle ağır tartışmalar yaşadık. Taksi şoförü önce Araplara hakaretler savurdu, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ağır hakaretler etmeye başlayınca üslup kavgası yaşadık ve beni yolun yarısında bırakarak hızlı bir şekilde kayboldu. Kavgamız esnasında taksi şoförünün eski bir devlet memuru olduğunu ve işinden olduğu için, içinde bir hınç barındırdığını itiraf etti. Seçimlerde AK Parti’nin kaybetmesi için çok uğraştığını ancak AK Parti’nin tekrar seçimleri kazanması ile bu hıncını ortalığı karıştırmak için kanalize ettiğini gördüm. İşin ilginç yanı bu taksi şoförü hakaretler savururken milliyetçi bir dil ile kendi çirkefliğini, saldırganlığını ve kötülüğünü kapatmaya çalışıyordu. Ama taksi şoförünün milliyetçi olmadığını sözlerinden yakalayınca bu kez solcu olduğunu göstermeye çalıştı.

Bu oyunun Türkiye’de çok kez sahnelendiğini ve benzeri versiyonlarını defalarca yaşadığımızı hepimiz biliyoruz. İnsanlarımızı infiale sevk etmek ve tahrik etmek için kontrolsüz bir şekilde arttığı gözlemlenen bu şiddet olaylarının hakikatte bir operasyon olduğu ayan ve beyan ortada. Haberlerin fake hesaplar üzerinden bilinçli ve kasıtlı yayıldığı da anlaşılıyor. Sosyal medyada hem Arap dünyasında hem de Türkiye’de oluşturulmak istenen ırkçı dalga ile insanların devlete olan güvenin zedelenmeye çalışıldığı net biçimde tespit edilebiliyor. Sürekli silahlı, kendi adaletini kendi sağlayan mafyatik tiplerin hesaplaşma ve baskın videoları sizleri de rahatsız etmiyor mu? Sosyal medya üzerinden oluşturulmak istenen bu ırkçı ve mafyatik eylemler size de “Yeter ulan, devlet nerede!” dedirtmiyor mu? Yine bir yerlerde tezgahların tertip edildiğini artık görmeyecek miyiz?

Sudanlısından Yemenlisine, Faslısından Filistinlisine, Kuveytlisinden Katarlısına, Mısırlısından Suriyelisine hemen hemen son bir kaç ay içinde birçok kişi Türkiye’de şiddete maruz kaldı. Arap dünyası Türkiye’deki bu haberler ile çalkalanıyor. Valiliklerimiz ve bakanlıklarımız bunları vaka-i adiyeden addedip dışarıyı unutup sadece içeriyi rahatlıcı beyanlar yayımlayıp olayın üzerini örtbas etmeye çalışıyorlar. Fakat Arap dünyasında işlerin nasıl yansıdığını birkaç kurum dışında maalesef herkes görmezlikten geliyor. Birçok Arap ülkesi, kendi vatandaşlarına Türkiye’ye gitmeyin uyarısı yapmaya başladı bile. Bazı Arap toplumlarında maalesef ki Türk ürünlerine boykot yapılması çağrıları da başlamış durumda. Olayın turizm boyutu aşıldı, Türkiye’nin insanlığı ve bölgesel liderliği sorgulanıyor. 22 yılda oluşturulan imaj son birkaç aydır ciddi yaralar almış durumda. Yetkililer olayları kınamak ile yetinmemeli, derhal somut, net ve önleyici uygulamalar ile bu alçak saldırıların ve operasyonunun faillerini yakalayıp cezalandırmalı. ORSAM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal hocanın şu uyarısı çok çok mühim: “Mülteci, turist ve yatırımcı demeden Araplara yapılan saldırıların sürmesinin hasarı çok büyük ve bu hasar sanki Ümit Özdağ kazanmış gibi seçimden sonraki süreçte oldu. Acil önlem alınmazsa bütün diplomasi kurumlarımızın yıllardır yaptıkları bu birkaç aylık eylemlerle boşa gidecek.”

Hasılıkelâm, bu olayları ırkçılık veya milliyetçilik olarak tanımlamak asla ve kat’a mümkün değildir. Türkiye ekonomisinin en önemli döviz kaynaklarından olan ve ekonomik krizin görece hafif atlatılmasını sağlayan turizme bağlı süreçteki bu türlü olaylar, ülke ekonomisine, huzuruna, dünyadaki imajına ve en önemlisi Türkiye’nin güttüğü barışçı dış politikasına önemli zararlar vermektedir. Dolayısıyla bu türlü olaylar için başka bir tanım bulmalıyız: Ekonomik-toplumsal-siyasi terörizm. Bu saldırıların hedefi Türkiye’dir, Türkiye’nin ekonomisidir, Türkiye’nin toplumsal barışıdır, Türkiye’nin siyasi istikrarıdır; Türkiye’nin İslâm dünyası ile yeniden kurmaya başladığı güçlü ilişkilerdir. Bu sebeplerle, hemen her gün duyulmaya başlayan bu taciz, saldırı ve şiddet olaylarının örgütsel bağlantıları var mıdır, mutlaka incelenmelidir.

Kaynak:

Turan Kışlakçı 

NetGerçek.com