Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Müslüman olmak şahsından ve ailesinden başlayarak tüm toplumdan, insanlıktan mesul hissetmek demektir. Dünyanın neresinde bir zulüm varsa, açlıktan ölen biri varsa bu hepimizin üstünedir, hepimizin sorumluluğundadır" dedi.
"Son bir yılda terörle, tabii afetlerde, çatışmalarda, mezhep temelli gerilimlerde, İslam düşmanlığı saikli ırkçı saldırılarda hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Türkiye Cumhurbaşkanı ve İSEDAK Başkanı olarak her birinize adaletin, barışın ve refahın hakim olduğu yeni bir dünyanın inşası yolunda gösterdiğiniz samimi çabalar için teşekkür ediyorum" diyerek sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Müslüman olmak şahsından ve ailesinden başlayarak içinde yaşadığı topluma ve tüm insanlığa karşı kendisini mesul hissetmek demektir. İslam ümmetinin mensupları olarak, hiçbirimiz kendimizi dış dünyadan, çevremizde ve ötesinde yaşanan hadiselerden izole edemeyiz. Dünyanın neresinde bir zulüm varsa, çatışma varsa, açlıktan ve susuzluktan ölen masum varsa, vebali hepimizin üzerinedir. Yemen'de, Somali'de, Afganistan'da, Arakan'da adeta bir deri bir kemik kalmış çocuklar kadar Ukrayna'daki çatışmaların mağdur ettiği sabiler de bizim evlatlarımızdır. Suriye'nin kuzeyinde hayata tutunma mücadelesi veren kadınlar nasıl bizim öz kardeşimizse Batılıların refahı için gayriinsani şartlarda 15 saat çalışamaya zorlanan Asyalı emekçi kadınlar da bizim kardeşimizdir. Bizler yetimlere şefkatle davranan, hiçbir ayrım gözetmeden mazlumlara sahip çıkan, fakir ve fukaranın elinden tutan bir Peygamber'in ümmetiyiz. Paylaşmanın bereketine, dayanışmanın gücüne inanan, veren eli alan elden üstün gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Dillerimiz, kültürlerimiz, yaşadığımız topraklar farklı olsa da aynı büyük ailenin fertleriyiz. Bu vasıflarımızla kendi toplumumuz yanında dünyanın neresinde olursa olsun tüm kardeşlerimizden sorumluyuz. Elbette her ailede olduğu gibi bizlerin arasında da kimi zaman tartışmalar, hiç arzu edilmeyen gerilimler yaşanabiliyor.Bizlerin arasında da kimi zaman tartışmalar, gerilimler yaşanabiliyor. Bunları hayatın tabii akışında sıradan meseleler olarak görüyoruz ve çözüme kavuşturduğumuz müddetçe hiçbir sorun yok."
"Türkiye zor günlerde elindeki tüm imkanları ihtiyaç sahipleriyle paylaşmıştır"
Teşkilatımız içerisinde istişari mekanizmalara, eş güdüme ve halkları daha da yakınlaştıran kültürel etkinliklere büyük önem veriyoruz. Zorlu salgın döneminde sosyal yardımlaşmanın hayatımızda ne kadar kritik bir yere sahip olduğunu beraberce tecrübe ettik. Zenginin refah ve konforunu, fakirin haklarının önüne koyan mevcut sistemin insanların derdine derman üretemediği bu süreçte daha iyi anlaşıldı. Öyle günler yaşadık ki asgari sağlık hizmetlerine ulaşamayan yüz binlerce insan çaresizlik içinde hayatını kaybetti. Huzurevlerinden, yaşlı bakım yurtlarından, hastane kapılarından yansıyan yürek burkan manzaraları asla unutmadık. Aşı ve ilaç şirketleri doğrudan insanlığın geleceğini ilgilendiren böyle bir meselede dahi fahiş kar elde etme hesabını bırakmadı. İnsanlığın dayanışmaya en çok ihtiyaç duyduğu bu dönemde yaşananlar, mevcut küresel sistemin çirkin yüzünü deşifre eden birer örnek olmuştur. Türkiye insani değerlerin sınandığı bu zor günlerde elindeki imkanları tüm ihtiyaç sahipleriyle paylaşmıştır. Salgın döneminde bizden talepte bulunan toplam 161 ülkeye ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım malzemesi gönderdik.
"11 milyon tonu aşkın tahılın Karadeniz üzerinden sevkini mümkünleştirdik"
Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın sona erdirilmesi ve akan kanın durdurulması için ilk günden itibaren yoğun bir çalışma yürüttük. Her iki liderle de olan yakın dostluğumuzu kullanarak Rus ve Ukrayna makamlarını ülkemizde farklı vesilelerle bir araya getirdik. Karadeniz üzerinden tahıl koridorunu ve esir takası anlaşmasını hayata geçirerek diplomatik çözümün mümkün olduğunu gösterdik. Enerji ve gıda krizini yoksul ülkeler başta olmak üzere tüm dünyayı etkilediği bir dönemde 11 milyon tonu aşkın tahılın Karadeniz ve Boğazlar üzerinden sevkini mümkünleştirdik. Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması'nın 19 Kasım'dan itibaren 120 gün süreyle uzatılmasının Afrikalı kardeşlerimizin çektiği sıkıntıları bir nebze olsun hafifleteceğine inanıyoruz.