İşte Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker'in  "Mutluluk çok ciddiye alınması gereken bir şeydir" başlıklı o yazısı...

Bilmem hatırlar mısınız, eskiden televizyonda “Bir Demet Tiyatro” adlı bir komedi programı vardı. Bir tiyatro oyunu formatında hazırlanan, birbirinden renkli ve karikatürize karakterlerle dolu, çok eğlenceli ve duygusal bir programdı. Rahmetli Erdal Tosun’un canlandırdığı “Eyvah Necdet” karakterinin sık sık tekrarladığı bir cümle ise hepimizin aklına kazınmıştı: “Midyat, Seyfo, gülün!” Bu emri alan Midyat ve Seyfo derhal yapay kahkahalar atıyorlardı. Bu kahkahalar sahte olmaya mahkumdu çünkü samimi olarak gülmek için samimi gerekçeler gerekiyordu.

Ne zaman hatırlasam beni gülümseten bu cümlenin verdiği önemli bir ders de var aslında: Zorla gülmek olmaz; mutluluk içten gelen ve aslında çok ciddiye alınması gereken bir şeydir. Mutlu olmak için pek çok yöntem sıralanabilir ama Yıldız Holding’de bizim için mutluluğun formülü, Ülker markamızın kurulduğu 1944 yılından bu yana değişmiyor: Mutlu etmek! 2014’ten bu yana her Kasım ayının üçüncü perşembe günü kutladığımız Mutlu Et Mutlu Ol Günü de aslında bu formülü özetliyor. Gerek aile gerekse şirketler ve Holding olarak bizler mutlu olmanın tek yolunun başkalarını mutlu etmek olduğuna inanıyoruz. Çünkü mutluluk bencil değildir; yalnızlığı sevmez, paylaşılması gerekir; bir başkasının yüzündeki gülümsemeye sebep olduğunu bilmek en büyük mutluluk vesilesidir.

Bu anlayışımız bize rahmetli dedem Sabri Ülker’den miras. Kendisi, insanın mutluluğu nerede bulacağını keşfetmiş, bu keşfini hem ailesiyle hem de çalışanlarıyla paylaşmış, bir kurum kültürüne dönüştürmüştü.

Sabri Bey paylaşmanın gücüne inanırdı. Hem ticarette hem de sosyal hayatta… Mesela henüz 1948 yılında, Ülker daha gencecik bir markayken, Bayrampaşa’daki eski Sağmalcılar Köyü'nde bir bisküvi fabrikası kurmuştu. Bu fabrika sayesinde üretimi üç kat artırmayı başarmış, ama bu başarısını sadece kendisine mâl etmemişti. Bu çağın tabiriyle “paydaşlarını” da düşünerek onların da kazanmasını, daha doğrusu sistem içindeki herkesin birlikte kazanmasını hedefleyerek ürünler için nakliye farkı almamaya, bisküvileri esnafa fabrika fiyatına sevk etmeye başlamıştı. Çünkü mutluluk, birlikte kazanmak demekti.

Tüketicilerin memnuniyetine çok önem verirdi. Halkımızın ağız tadına uygun, kaliteli ürünler imal edilmesine özellikle dikkat ederdi. Bunun için de tüketicinin nabzını çok iyi tutar, sahaya inerek gözlem yapardı. Özellikle çocukları mutlu etmeye, onların sevebileceği ürünler geliştirmeye özen gösterirdi. Hatta Dido, Çokomilk, Çokoprens gibi pek çok ürünün ismini de bizzat bulmuş, ismiyle de cismiyle de çocukların hoşuna gidecek markalar yaratmaya odaklanmıştı. Çünkü mutluluk, çocukların yüzlerindeki tebessüm demekti.

Bütün çocuklarına ve torunlarına daima çalışanların ve tedarikçilerin menfaatlerini gözetmeyi, hiç kimsenin hakkını yememeyi, herkesi dinleyip görüşlerine saygı göstermeyi öğütlerdi. Çünkü mutluluk, insanın vicdanının rahat olması demekti.

İş hayatı boyunca bayilerine “yol arkadaşlarım” diye hitap ederdi. Memleketin iyi günlerinde de kötü günlerinde de birlikte yol almışlar, birlikte büyüyüp gelişmişler, Türkiye’nin dört bir yanına ürünleri hep birlikte ulaştırmışlardı. Bu uzun yolda hep yan yana yürümüşler, birbirlerine güven duymuşlardı. Çünkü mutluluk, insanın itimat edebileceği yol arkadaşlarının olması demekti.

Gazilerden çocuklara, gençlerden ihtiyaç sahiplerine kadar el uzatmadığı hemen hemen hiç kimse yoktu. Yine de bunların bilinmesini istemez, “Sağ elin verdiğini sol el görmesin,” prensibiyle hareket ederdi. Önemli olan tek şey, ihtiyacı olanların yardım alabilmesiydi. Çünkü mutluluk, bir başkasını mutlu edebilmek demekti.

Sabri Bey bu yaklaşımını kendi evlatlarına ve biz torunlarına da aktararak aslında hepimiz için mutluluğun kapısını açmış oldu. Biz de bu kapıdan geçmekle kalmayıp tüm çalışanlarımızın, tedarikçilerimizin, paydaşlarımızın, “yol arkadaşlarımızın” da bize katılması arzusuyla Mutlu Et Mutlu Ol Günü’nü kutlamaya başladık.

Yıl boyunca topluma karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek için görünen ya da görünmeyen, şahsi ya da kurumsal pek çok faaliyete ve desteğe imza atıyoruz. Çok sayıda Yıldız Holding çalışanı gönüllülük esasıyla etrafına mutluluk dağıtan işler yapıyor. Kimi zaman fidan dikiyor, kimi zaman çevre korumaya yönelik bir projeye finansman desteği sağlıyor, sokak hayvanlarının bakımına yardım ediyor veya maddi imkânı olmayan çocuklarımıza eğitim desteği veriyoruz. Bunların kalem kalem bilinmesinden ziyade, yüzlerde oluşan tebessümleri önemsiyoruz. Yıl boyu yaptığımız çalışmaların heyecanını da Mutlu Et Mutlu Ol Günü’nde paylaşıyor, âdeta mutluluğun canlı resmini çiziyoruz.

Bu sene de Mutlu Et Mutlu Ol Günü’nün yüzlerimizde yarattığı tebessüm hâlâ tazeyken bu sevincimi sizlere de aktarmak istedim. Samimiyetle gülmenin keyfini anlatmaya, mutluluğun formülünü paylaşarak iyiliği yaymaya niyet ettim. Umarım yüzünüzde bir tebessüm oluşturabilmiş, sizin de mutluluğunuza vesile olabilmişimdir. Zira benim için mutluluğun başka bir tarifi yok.